Bir kasabaya vekilin gelmesi mühimdir malumunuz. Bir değil iki üç
vekilin bir arada gelmesi daha da mühimdir. Hele hele o vekillerin bir salonda
oturup, sivil toplum örgütlerinin kasabanın sorunları hakkında şöyle etraflıca
konuşurlar ve çözümlerinin neler olabileceğini de tarif ederlerken
dinlemesi fevkülaladır.
Yıllardır kasabanın en temel sorunları hakkında kafa yormuş, sokaklara
çıkmış, bağırmış, olmamış, mahkemelere başvurmuş, tüm kurumlarla ortak çalışmış
birileri çözüm önerileri sunarken vekilin not alması elbette bir kasabalıyı
heyecanlandırır.
“Biz kasabamızda yerel yönetimle, imarla, müteahhitle, onla bunla
uğraşıyor, yürüyor, bağırıyoruz. Ama kanun hükmünde kararnameler yüzünden
kasabamız elden gidiyor vekilim, bak biz burada çalıştık, dosyaladık, senin
uğraşmana bile gerek yok, bir zahmet oku şunları, bir yol göster, biz buradan
bir şey yapamaz olduk, sen oralarda bizim hakkımızı koru” diyen kasabalı konuşma
sırası vekile gelince kulağını dört açar dinler, “duydum” demesini bekler en
azından vekilinden, “notlarımı aldım, çalışacağız” diye geçiştirmesine bile
razıdır, “bu konuda rapor yazıp, parti grubunda gündeme getireceğim” demesi
lüks olur ama beklenen de odur aslında. Ama bir vekil tüm duyduklarından sonra
ağzını açıp “bu parlamentoda bir şey yapılamaz, sokağa çıkın” derse kasabalı
olsa olsa öfkelenir. “Ben sokağa çıkarak halletmeyi bilmiyor muyum, o zaman
sana verdiğim oy ne işe yarayacak, sen neye vekillik ediyorsun?” diye sorar.
Mecliste değil de sokakta halledeceksek meselelerimizi, o sokak dağa
çıkmaz mı vekilim? Geçenlerde beşyüzbin kişi yürüdü başka bir şehirde, duydun
mu? Biz sokağa çıkarız, ama sen işini yapmazsan daha da çıkarız vekilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder